Konuyu Oyla:
  • Derecelendirme: 0/5 - 0 oy
  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5
insanoğlu doğadan esinlendi mi?
#1
dosyanın word hali konu ekindedir.
doğadaki teknoloji
Teknoloji, bir sanayi dalı ile ilgili yapım yöntemlerini ve kullanılan aletleri kapsayan bilgilerin tümü demektir. Teknoloji üretmek kolay bir iş değildir. Tanımdan da anlaşılacağı gibi biraraya getirilmesi gereken unsur sayısı oldukça fazladır. Bir konuda teknoloji üretebilmek için ilk önce tam bir bilgiye sahip olmanız gereklidir. Daha sonra bu bilgiyi kullanacak bilim adamları ve teknik elemanların sağlanması şarttır. Bu elemanların işe yaraması için gerekli materyaller ve bu materyallerin işleneceği bir de tesis olmalıdır. İşte tüm bu nedenlerden dolayı teknolojik ürün üretmek kolay değildir. Zaten "teknolojik" olarak nitelendirilebilecek ürünlerin geçmişi pek de uzak değildir. Günümüzde bile teknoloji üreten ülkelerin sayısı son derece azdır.
Bugün bilim çevreleri birçok yatırım, bilgi ve araştırma sonucunda ortaya çıkan teknolojik ürünlerin pek çoğunun benzerlerinin doğada var olduğuna şahitlik etmiştir.
Wild Technology kitabının yazarı, ünlü bilim adamı Phil Gates bu gerçeği şu cümlelerle dile getirir:
İcatlarımızın en iyilerinin çoğu, ya aynen diğer canlılardan taklit edilmiştir ya da onlar tarafından zaten kullanılmaktadır. Henüz gezegenimizi paylaştığımız çok sayıda canlı organizmanın sadece küçük bir kısmını keşfedebildik. Bir yerlerde, keşfedilmemiş milyonlarca organizma arasında, hayatımızı kolaylaştırıp geliştirebilecek doğal icatlar bulunuyor. Bunlardan yeni ilaçlar, inşaat malzemeleri, zararlı böcekleri kontrol yöntemleri ve kirlilikle mücadele yolları öğrenilebilir.150
Gökyüzünden yeryüzüne, yeryüzünden denizlerin derinliklerine kadar etrafımız sayısız birer yaratılış örneği olan "doğal teknoloji harikaları" ile donatılmıştır. En basit bir endüstriyel ürünün bile bir tasarlayıcısı ve üretim yeri vardır. Bu durumda dev fabrikalarla ya da karmaşık makinalarla kıyaslanamayacak kadar mükemmel sistemlere sahip canlıların tesadüfen ve kendi kendine, doğa şartları sonucunda ortaya çıktığını iddia etmek elbette ki son derece yanlış olur.
Her canlı üstün ve mükemmel bir tasarıma sahiptir. Bu mükemmel tasarımlar ilk yaratıldıkları anda kusursuz ve eksiksiz olarak ortaya çıkmışlardır.
Bu bölümde doğadaki, yaratılış harikalarından bazılarını, mevcut bazı teknoloji ürünleri ile kıyaslayarak inceleyeceğiz.








BİTKİLERDEKİ IŞIK SENSÖRLERİ
Bazı bitkiler ışık yoğunluğuna karşı duyarlıdır. Gece olunca yapraklarını toplayıp kapatırlar. Hatta bu işi, hava bulutlanıp ışık azaldığında yapan çiçekli bitkiler bile vardır. Bilim adamları bunun, çiçeklerdeki polenlerin geceleri oluşan çiğden ve yağmurdan korunması amacıyla yapıldığını düşünüyorlar. Bizler de ışığın yoğunluğunu algılayan sensörler kullanırız. Bu sensörler gece olup hava karardığında yanan, gün ışıyınca sönen lambalarda kullanılır.151


Bitkilerin bir kısmı ışığa karşı duyarlıdır. Bazıları hava kararınca günün ilk ışıklarına kadar çiçeklerini kapalı tutar. Kimileri ise gündüz boyunca çiçeklerinin yüzünü güneşe dönük tutar.


Yukarıda bir ışık sensörünün elektronik devresi görülüyor. Devre çok sayıda elektronik parçalardan oluşur. Eğer tek bir parça çıkarılacak olsa veya bağlantılardan biri değiştirilse devre çalışmayacaktır. Bitkilerdeki ışık algılayıcıları da bu devre ile benzer özelliğe sahiptir: Sistemdeki bir eksiklik bitkideki algılayıcıyı tamamen işe yaramaz hale getirecektir.







EİDER ÖRDEĞİ VE ISI YALITIM SİSTEMİ
Bedenlerimiz gün içinde aldığımız besinleri sindirerek ısı üretir. Bu ısıyı kaybetmemenin en iyi yolu ısının çok çabuk kaçmasını engellemektir. Bunun için zaman zaman kat kat kıyafetler giyeriz. Bu durumda sıcak hava her kat arasında tutularak hapsedilir ve dışarı kaçamaz. Bu şekilde enerji kaybını engellemeye "yalıtım" denir.
Eider ördeği de bu yöntemi kullanır. Bu kuşun tüyleri diğer pek çok kuş gibi hem uçmasını sağlar hem de hayvanı sıcak tutar. Eider ördeğinin oldukça yumuşak ve kabarık göğüs tüyleri vardır. Ördek göğüs tüylerini kullanarak yuva yapar. Böylece hem yumurtalarının hem de yumurtadan çıkan yavrularının soğuyarak üşümesine engel olur. Eider ördeğinin tüyleri sıcak hava katmanlarını tuttuğu için en iyi doğal ısı yalıtkanıdır.152
Bugün dağcılar, ısıyı yalıtma kapasitesi yüksek olan tüylerden yapılmış özel kabanlar giyerek vücutlarını sıcak tutuyorlar. Bu kabanlardaki tüylerin yalıtım özelliği Eider ördeğininkiyle tamamen aynıdır.
















CANLILARDAKİ FİBER OPTİK TEKNOLOJİSİ
Fiber optik teknolojisinde bir ayna gibi ışığı yansıtma özelliğine sahip saydam cam kablolar kullanılır. Fiber optik kablolar kolayca eğilip bükülebildikleri için içlerindeki ışık en girintili çıkıntılı köşelere bile taşınarak kullanılabilir. Ayrıca fiber optik kablolar kendilerine yüklenen elektronik mesajları diğer kablolardan çok daha iyi iletme özelliğine de sahiptir.
Kutup ayısının kürkü doğal bir fiber optik kablo gibidir. Solgun kutup ışığını doğrudan ayının bedenine taşır. Tüylerin bu özelliği o kadar iyidir ki, hayvanın cildi kutup iklimine rağmen güneşte yanarak koyulaşır (Tüyler fiber optik kablo özelliğinde oldukları için güneş ışınları ayının postu yokmuş gibi direkt cildiyle temas eder). Burada ışık ısıya çevrilerek ayının vücudu tarafından emilir. Ayı, postundaki tüylerin bu özelliği sayesinde soğuk kutup ikliminde bile bedenini sıcak tutabilir.153
Ayılardan örnek alınabilecek tek şey tüylerinin yapısı değildir: Ayılar kış uykusunu tam 6 aya varan sürelere kadar sürdürebilirler ve bunu boşaltım sistemlerini durdurarak ve kendilerini zehirlemeden yaparlar. Bunun nasıl olduğunu araştırmak, diyabetle mücadeleye katkıda bulunabilir.155












Fiber optik teknolojisinin bulunduğu tek canlı kutup ayısı değildir. Güney Afrika çöllerinde yaşayan Fenestraria adlı bitki de bu özelliğe sahiptir. Bitkinin yapraklarının neredeyse tamamı kumun altında gömülüdür. Fenestraria bu şekilde su kaybından ve otlayan hayvanlardan korunur. Bitkinin her bir yaprağının ucu şeffaftır, ışık buradan içeri girerek yaprakta ilerleyebilir.154


"KARŞIT AKIŞLI ISI DEĞİŞTİRİCİLERİ" KULLANAN                            KUTUP KUŞLARI

Soğuk iklimlerde yaşayan kuşların ayakları genellikle ya soğuk suyun içinde ya da buzun üstündedir. Buna rağmen bu hayvanların ayaklarının donması gibi bir şey söz konusu olmaz. Çünkü hepsinin ısı kaybını en aza indiren bir dolaşım sistemleri vardır. Bu kuşlarda sıcak ve soğuk kan, ayrı damarlarda akar. Ancak bu damarlar birbirlerine çok yakındır. Böylece aşağı doğru akan ılık kan, yukarı doğru çıkan soğuk kanı ısıtır. Bu aynı zamanda ayaklardan vücuda geri dönen kanın çok soğuk olması nedeniyle oluşacak şok etkisini de azaltır. "Karşıt akışlı" olarak isimlendirilen bu doğal ısı değişim sistemi makinalarda kullanılanlarla aynıdır.156
Mühendisler böyle sistemleri "karşıt akışlı ısı değiştiricisi" olarak adlandırırlar. Bu sistemlerde birbirinden ayrı fakat bitişik kanallardaki iki akışkan (sıvı veya gaz) birbirlerine karşıt yönlerde akarlar. Bir kanaldaki akışkan diğer kanaldakinden daha sıcaksa, ısı sıcak akışkandan soğuk akışkana geçer.

















BİTKİLER ELEKTRİK ANAHTARI KULLANABİLİRLER Mİ?
Venüs etobur bir bitkidir. Bitki, üzerine konan bir böceği kapanındaki tüylere dokununca yakalar. Tüyler bir elektrik devresi gibi davranır. Tüye dokunulduğu anda elektrik sinyalleri yayılır ve bitki hücrelerindeki su dengesi değişir. Su alıp şişen hücreler de kapanı kapatırlar.157
Elektrik devrelerinde de akım kontrolü için kullanılan anahtarlar Venüsün tüyleri gibi çalışır. Anahtar açıkken devreden akım geçmez. Anahtar kapatılıp devre tamamlandığında elektrik tekrar tellerde akmaya başlar. Hayvanlar ve bitkiler buna benzer birçok biyolojik anahtarı, organizmalarının ilgili bölümlerine sinyal taşıyan elektrik akımlarını başlatmak veya kesmek için kullanırlar.158

 



Aslında Venüsün elektrik devresi birbirine seri bağlanmış iki anahtar gibi çalışır: Kapanın kapanması için iki tüyün uyarımı gereklidir.159 Bu, yağmur gibi bir nedenle kapanın gereksiz yere kapanmaması için alınmış bir tedbirdir.
Aslında Venüs bitkisinin ne elektrik akımı, ne de bu akımların geçmesini sağlayan elektrik anahtarları hakkında bir bilgisi yoktur. Venüs bitkisinin, konuyla ilgili herhangi bir eğitim alması da mümkün değildir. O halde bir bitki, bir insanın bile özel bir çalışma yapmadan öğrenemeyeceği bu bilgileri nereden bilmekte ve hatasız olarak nasıl kullanmaktadır?.


ÇAYIR KÖPEKLERİNİN HAVALANDIRMA TEKNİĞİ
Birçok hayvan düşmanlarından korunmak için özel bir yetenek gerektiren yer altı sığınakları inşa eder.
Bu sığınaklardaki tüneller yüzeyden belli bir seviyede ve yere paralel olmak zorundadır. Aksi takdirde buraları kolaylıkla su basabilir. Tüneller eğer keskin eğimler verilerek şekillendirilirse bu sefer çökme riski ortaya çıkar. Tünel inşaatlarındaki bir başka husus da hava ihtiyacının problemsiz olarak karşılanmasıdır.
Çayır köpekleri sosyal hayvanlardır. Büyük gruplar halinde yer altında kazdıkları yuvalarda yaşarlar. Nüfusları arttıkça yeni yuvalar açar, bu arada yuvalarını tünellerle birbirlerine bağlarlar. Bazen yuvaların kapladığı alan bir şehir kadar bile olabilir. Böyle bir yeraltı şehrinde havalandırma hayati bir öneme sahiptir. Bu nedenle çayır köpekleri tünellerin yeryüzüne açıldığı yerlerde volkana benzeyen havalandırma kuleleri inşa ederler. Bu kuleler yer altı şehirlerine hava akımı çekilmesini sağlar.
Hava yüksek basınç alanlarından alçak basınç alanlarına doğru hareket eder. Çayır köpeklerinin yaptıkları kulelerin kimileri alçak, kimileri de yüksektir. Aradaki bu yükselti farkı tünel çıkışlarında basınç farkı oluşmasına neden olur. Böylelikle hava, üzerinde alçak basınç oluşan kuleden girerek yüksek basınç oluşan kuleden çıkar. Tünellere çekilen hava bütün yuvalardan geçer, böylelikle mükemmel bir havalandırma sistemi kurulmuş olur.162
Çayır köpeklerinin tünellerindeki gibi bir havalandırma yapabilmek için tünel açma tekniğini, alçak ve yüksek basıncın ne olduğunu, bunların yükselti ile ilgili değişimlerini bilmek gerekir. Tüm bunlar ise bilinç gerektiren, yapılan işte akıl ve muhakemenin varlığına işaret eden davranışlardır. Bu durumda çayır köpeklerindeki bu aklın kaynağının araştırılması gerekir ki bu aklın çayır köpeklerine ait olmadığı veya evrimcilerin iddia ettiği gibi kör tesadüfler sonucunda ortaya çıkamayacağı çok açıktır.




 

YABAN ARILARI VE KAĞIT ENDÜSTRİSİ
İnsanlar ağaç kütüklerini bir dizi kimyasal işlemden geçirerek daha sonra kağıda dönüşecek olan bir tür hamura çevirirler. Kağıt yapımının doğal mucitleri ise yaban arılarıdır.
Yaban arıları yuvalarındaki petekleri yapmak için kağıt kullanırlar. Arı bu kağıdı kendi tükürüğüyle karıştırdığı çiğnenmiş tahta parçalarından yapar. Mobilyacılıkta kullanılan suntalar da yaban arısının kullandığı yöntemin aynısı ile üretilir. Sunta üretiminde arının tükürüğü yerine tutkal kullanılır.163






Yaban arıları üstün bir ağaç işleme ve kağıt fabrikası gibidir. Ancak onlar, oldukça büyük endüstriyel kuruluşların yaptığı tüm işlemleri küçücük bedenlerinde yaparlar. Bu, kağıt endüstrisinin yaban arılarından daha öğrenebileceği çok şey olduğunu gösterir.






FİLİN HORTUMU ÖRNEK ALINARAK YAPILAN ROBOT KOL

Bilim adamlarının robot kol tasarlarken en çok zorlandıkları konulardan biri kolun hareket özelliğidir. Bir robot kolun işe yarayabilmesi için, o işin gerektirdiği tüm hareketleri yapabilmesi şarttır. Doğadaki canlıların uzuvları ihtiyaçlarını tam karşılayabilecek hareket kapasitesine sahip olarak yaratılmıştır. Bu konudaki en çarpıcı örneklerden biri de fillerin hortumudur.

 

Sağ üstte 6 çeşit hareket yapabilen bir robot kol görülüyor. Yukarıda ise filin hortumundan örnek alınarak hazırlanan ve 32 çeşit hareket yapabilen robot hortum görülüyor. Eğer filler kendi hortumları yerine bu yapay hortumu kullansalardı büyük güçlüklerle karşılaşırlardı. Çünkü fillerin hortumu yapay hortumla kıyaslanamayacak kadar büyük bir hareket kapasitesine ve yeteneğe sahiptir.


Filin 50 bin adet kasla çevrili hortumu164 mükemmel yapısı sayesinde çok fazla incelik ve hassasiyet gerektiren işlemleri yapabilme kabiliyetine de sahiptir. Ayrıca hayvan hortumunu istediği her yöne doğru hareket ettirebilir.
ABD'deki Rice Üniversitesi'nde yapılan robot kol, fil hortumunun ne kadar üstün bir tasarım olduğunu daha net ortaya çıkarmıştır.
Fil hortumunda iskelet benzeri tek bir yapı bulunmaz. Bu özellik, hortuma büyük bir hareketlilik imkanı ve hafiflik sağlar. Buna karşın robotik kolun bir omurgası vardır. Fil hortumu her yere yönelebilecek kadar büyük bir hareket serbestliğine sahiptir. Oysa robotik kol sahip olduğu 16 bağlantı sayesinde sadece 32 çeşit hareket yapabilir.165

İNSANLARIN ÖRNEK ALDIĞI TASARIMLAR
YUNUSLAR VE DENİZALTI
Yunusların ağızlarındaki buruna benzer çıkıntı modern gemilerin pruvalarına model olmuştur. Bu yapılar sayesinde gemiler %25'e varan bir yakıt tasarrufuyla yüzerler.
BALİNALAR VE PALET
Balinalar çifte bölmeli ve geniş bir kuyruğa sahiptir. İki ayağı birleştiren paletler ise yüzücünün suyun içinde bir balina gibi aşağıdan yukarı kıvrılarak yüzmesini sağlar. Bu, hızlı dalış için ideal bir stildir.
KOL SİSTEMİ VE ROBOTLAR
Günümüzde bir çok endüstriyel kuruluş, üretim için insan yerine makine kullanmaktadır. Özellikle de insan kolundan yola çıkılarak yapılan robot kollar revaçtadır. Bu kollar bir görevi hiç durmadan tekrar edebilmektedir. Bu kolların inşasında, insanın kemik ve kas yapısı örnek alınmaktadır.

DAĞ KEÇİLERİ VE BOTLAR
Dağ keçisinin toynakları sarp kayalıklarda yürümeye çok uygundur. Hatta hayvan bunlarla karda ve buzda da güvenle yürüyebilir. Dağcıların giydiği botlar ve doğada yürümek için yapılmış bir çok ayakkabının tabanı, bu toynaklardan ihlam alınarak hazırlanmıştır.
TAVŞANLAR VE KAR AYAKKABISI
Kuzey Amerika raketli tavşanlarının tüylerle kaplı uzun ve yayvan ayakları vardır. Bunlar tavşanını kara batmasını engeller. Kar ayakkabıları da insanlar için aynı görevi üstlenir.
KEMİK YAPISI VE MİMARİ YAPILAR
Kemiğin içindeki gözenekli yapı, özellikle eklem başlarında yoğunalaşarak iskelet sistemini basınca karşı dirençli yapar. Kemiklerdeki bu özel tasarım, hem hafiflik, hem de dayanıklılık sağlamaktadır. Mimarler bir çok yapıda bu sistemi taklit etmişlerdir.

VELCRO BANDAJI VE BARDANE
İsveçli mühendis Georges de Mestral, bardane bitkisinin meyvelerini taklit ederek Velcro Bandajı adı verilen yeni bir ilikleme sistemi geliştirmiştir. Mestral, elbiselerine takılan bu bitkilerden kurtulmak için uzun bir çaba sarfettikten sonra bu bitkilerin sahip oldukları sistemi giyim sanayinde kullanmayı düşünmüş bir kaban üzerine bir tarafa bu meyvelerin çengellerinden diğer tarafına ise hayvan kürkünün buklelerinden koyarak aynı kenetlenme sistemini oluşturmuştur. Bu sistemde çengeller ve bukleler esnek olduklarından sistem her seferinde kolayca ve aşınmadan yapışıp ayrılabilmektedir. Bu özelliklerinden dolayı bugün astorontların giysileri de Velcro bandajlarıyla donatılmıştır.









 
Böcekten Modern Tren İstasyonuna
1987 yılında Fransız politikacılar, hızlı tren TGV'nin işleyeceği hatta bulunan Lyon-Stolas İstasyonu için mimar Santiago Calatrava'yı çağırdılar. Amaçları istasyon için nasıl bir yapı düşündüklerini anlatmaktı. Bu yeni istasyon, görkemli, çarpıcı ve atılımcı nitelikler taşıyan bir simge olmalıydı. Calatrava, istekleri dinlerken önündeki bir kağıda bir böcek resmi çizdi. İlham kaynağı bir böcek olan bu istasyon dinazor kemiği görünümüdeki beton sütunlarla desteklendi. Ayrıca yapının bir böcek kabuğunda rastlanabilecek canlılıkta yeşil ve mavi renklerle aydınlatılması da ihmal edilmedi. İstasyon, Temmuz 1994'te açıldığında politikacıların tüm isteklerini karşılayan ihtişamlı bir eser ortaya çıkmıştı.


Ek Dosyalar
.rar   Doğadaki Teknoloji.rar (Dosya Boyutu: 175.9 KB / İndirme Sayısı: 6)
Bul
Cevapla



Hızlı Menü:


Konuyu Okuyanlar:
1 Ziyaretçi